Kayıtlar

Aralık, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ormanda Bir Gün

Orman, sabahın erken saatlerinde çok sessizdi. Ağaçların yaprakları, rüzgarın etkisiyle hafifçe sallanıyor ve yavaşça yere düşüyordu. Hava, serin ama ferahlatıcıydı. Güneş, ağaçların arasından süzülen ışık huzmeleriyle ormanın zeminini aydınlatıyor, gölgelerle dans ediyordu. Yüksek ağaçların gövdesi, zamanla griye dönmüş ve bazıları yosunlarla kaplanmıştı. Ağaçların üzerinde tüyleriyle mutlu mutlu gezen kuşlar, birer birer cıvıldıyor, sesleri ormanın derinliklerine kadar yankı yapıyordu. Arada bir bir sincap, ağaç dalları arasında hızlıca hareket ediyor, bir yerden bir yere koşuyordu. Yerdeki sararmış yaprakların üstünde adım attıkça hışırtılar çıkıyor, her adımda ormanın içindeki sessizlik bozuluyordu. Uzaktan bir dere sesi duyuluyordu; suyun kayalıklar arasında sürüklenerek akışı, huzur verici bir melodi gibi kulağa geliyordu. Havanın içinde hafif bir çam kokusu vardı, ormanın tüm doğal öğeleri birleşerek hoş bir koku yayılıyordu. Arada bir, büyük bir ağaç dalında bir örümcek ağı bel...

TASVİR

Masada oturan kadın, altın sarısı saçları omuzlarına dökülmüş, hafifçe titriyor. Üzerinde ince bir hırka var, soğuktan ellerini birbirine sürtüyor. Yüzü solgun ama hala dikkat çekici bir güzelliği var. Gözleri dalgın, belki de sıcak bir içeceği özlüyor.

TASVİR

Sanat; kelimelerle, resimlerle, boyalarla, melodilerle ifade edilebilir. Ama sadece bunlarla değil, düşündüğümüz her şey sanat olabilir. Sanatın dünyası çok geniştir. Hayalini kurduğumuz her şey aslında bir sanattır. Ressamlar boyalarla fırçalarla, müzisyenler melodilerle, notalarla, şarkılarla, şairler kelimelerle, dizelerle ve tiyatrocular duygularla, hareketlerle sanat yaparlar. Sanat olan herhangi bir yer çiçek bahçesine dönüşebilir. Rengarenk çiçekler farklı sanat dallarıyla ilişkilendirilebilir. Her çiçek farklı bir renktedir tıpkı sanatın özgün bir varlık olduğu gibi. Sanat insanın ruhunu besleyip onu kültür sahibi bir varlık yapar. Her sanatçı eserlerinde duygularını ve düşüncelerini haykırır. Bizim görevimiz sanatçıya saygı duymak ve onun düşüncelerini koruyup yeni nesillere aktarmaktır. Çünkü yazılar ve tablolar kalıcıdır ve gelecekteki nesillere günümüz ve düşüncelerimiz hakkında bilgi verir. Kısacası sanat insanın benliğidir.

Bahar

Baharın gelişi gökkuşağının gelişi gibiydi. O renklerde sadece görsel bir şölen değil, bir umut bir yenilenme bir mutluluk vardı. O yenilenme ölüyü mezarından çıkaracak güçteydi. Canlıların, denizlerdeki fırtınadan çıkan mürettebat gibi bu yorgunluğu üstlerinden atması, bu derin uykudan kendilerini uyandırmalarıyla başlıyordu. Artık sadece mutlu yüzler vardı uzunca bir süre. Herkes kardeş olmuştu bir anda. Bu renkli tabloda bir tek bile leke yoktu.

TASVİR

Burası, dünyanın en derin sessizliğini barındıran bir vadi. Yüksek dağların arasında, gökyüzü masmavi ve sonsuz, güneşin ışıkları her şeyin üzerinden ince bir altın örtü gibi süzülen bir huzur. Toprağın her zerresi, sabahın serinliğini ve geceyi içinde saklayan bir sükunetle örtülmüş. Ağaçlar, gövdeleri ince ve zarif, yaprakları ise rüzgarın melodisiyle hafifçe titriyor. Vadiyi saran çiçekler, rengarenk bir halı gibi toprağa serilmiş; menekşeler, lavantalar, gelincikler... Her biri, doğal bir tabloyu andıran bir uyum içinde.

Ağacın Haykırışı

Yapraklar, yalnızlığın etkisiyle döküldü, kaybolurcasına; Unuttu yapraklar artık eski hallerini; Kaçacak bir kapı arar ağaç, Anıları, akıp gider gözlerinin önünden; Bulutların sessizliğine düşüp huzur bulur, Acılarını siler, ilkbaharı bekler artık.

TASVİR

Küçük bir odanın köşesinde, eskimiş halının üzerine yerleştirilmiş bir radyo duruyordu. Ahşap kasasının yüzeyi, yılların dokunuşlarıyla solgunlaşmış, küçük çiziklerle doluydu. Pencerenin yanından sızan solgun ışık, radyonun üzerindeki toz tabakasını hafifçe aydınlatıyor, her bir toz zerresi sanki sessiz bir hikâye anlatıyordu. Radyonun düğmeleri, zamanında döndürülmekten aşınmış, metalik parlaklığını yitirmişti. Anteni hafif eğrilmiş, fakat hâlâ yukarıya doğru uzanıyordu; sanki eski günlerdeki melodilere yeniden ulaşmaya çalışıyormuş gibi. Yanındaki küçük sehpa üzerinde bir çerçeve vardı, içindeki fotoğrafın rengi solmuştu. Fotoğrafta, bir aile gülümseyerek poz veriyor, tam da radyonun çaldığı mutlu bir melodinin yankılandığı bir zamandan kalmış gibiydi. Oda eskiydi ama sevgiyle döşenmişti; duvarlarındaki solmuş posterler, bir zamanlar yaşamın burada ne kadar canlı olduğunu anlatıyordu. Radyonun hoparlöründen hiçbir ses çıkmıyordu artık, ama o, yine de varlığıyla odanın hafızasını ayak...

Yalnızlığımın Kapısı

Yaprak yığınlarının içinde kaybolmuş bir yalnızlık benimki, Altın bir Güneş hücum etmekte unutulmuşluğuma, Yalnızlığımın kapısı aralansa, kaçabilsem; Belki o vakit akar yeni anılar, sonrasında sel; Bilseydi bulutlar içimdeki fırtınayı, Küçük düşürürdü bu sessizliğim, bulutları; Kışı beklemek, verse de acı yüreğime; Yalnızlığım benimle, sığınağım yine.

Büyük Dalga

Tabloya baktığımızda ilk dikkatimizi çeken adı üstünde büyük bir dalga oluyor. Sonrasında tablonun ortalarında Japonya’nın ünlü Fuji Dağı gözümüze çarpıyor. Tablonun solundan sağına doğru hareket eden büyük dalganın havaya serptiği köpükler, aynı zamanda Fuji Dağına yağan kar görünümüne sahip. Tablonun aşağısına, denize geri döndüğümüzde dalgalar arasında kaybolmuş kayıkları görebiliriz. Bu üç kayık üzerinde tabloya göre küçük kalmış balıkçılar; dalgadan korunmaya çalışıyor, başlarını eğmiş kayığa tutunuyorlar. Bunca detay gördükten sonra insanın içinden tabloya son kez bütün olarak bakmak geliyor ki bu zaman arka plan ile dalganın bir uyum içinde olduğunu görebiliyoruz. Bej rengi gökyüzünde bulunan beyaz bulut, tıpkı büyük dalganın görünümüne sahip. Tablonun sol üst köşesinde tablonun sanatçısı Hokusai‘ye ait imza ve tablonun adı Japonca karakterler kullanılarak ele alınmış. 19. yüzyıldan kalan bu eserde zamanında tablolarda kullanılması moda olmuş mavi rengi kullanılmış. Boyu 24,6 sa...

KAYBOLUŞ

Kayboluşumun yalnızlığında dökülüyor ruhumun altın yaprakları, Cennete mi aralanıyor bu kapı, yoksa sadece bir yalan mı? Kaçmak istiyorum anılarımdan, Unutmak, sonrasını görmek istiyorum; Bulutsu bir düşünceden düşüyorum sessizliğe, Yine soğuk bir kış mevsiminde, acılar içerisinde.

TASVİR

Küçük bir odada, pencerenin hemen yanındaki çalışma masasının başında bir çocuk oturuyordu. Masanın üzerinde birkaç açık kitap, renkli kalemler ve bir defter dikkatle yerleştirilmişti. Çocuk, alnını hafifçe buruşturmuş, elindeki kalemle defterine bir şeyler karalıyordu. Ara sıra kafasını kaldırıp duvardaki saate bakıyor, ardından hızlıca sayfalara geri dönüyordu. Pencerenin camından içeri süzülen hafif güneş ışığı, çocuğun saçlarını altın rengine boyamış gibiydi. Masanın kenarına konmuş bir bardak süt ve birkaç bisküvi dokunulmamış şekilde duruyordu.

Bir Sonbahar Ormanı

Ağaçlar, altın ve bakır tonlarına bürünmüş, hışırtılarla dolu bir ormanda, hafifçe esen rüzgarın etkisiyle yapraklar birer birer dökülüyor. Gökyüzü, puslu ve gri bulutlarla kaplanmış; Güneş, soluk ışık huzmeleriyle aralardan süzülmeye çalışıyor. Toprak nemli, yer yer çamurla kaplı ve üzerine düşen yapraklar adeta yumuşak bir halı gibi serilmiş. Ormanın derinliklerinde kuşların cıvıltısı duyuluyor, ancak sesleri uzaktan, boğuk bir yankı gibi geliyor. Hafif bir çam kokusu, serin havaya karışarak insanın içine huzur veriyor.

ŞİİR

Yeşil yapraklarım soldu senin yokluğunda, Seni unutmak için altın verirdim onlarca, Kaçtım senin kokundan, kapıların aralığından; Senle olan anılarımdan sonra zaman akmak bilmedi, Sanki cennetin sessizliğinden düşmüştüm buralara, Seni bekledim her kış acı acı, ama sen gelmedin yanıma.

TASVİR

Sanat, insanın duygularını anlatır. İnsanlar bir resme baktığında gördüğü sadece resimdeki renkler değildir; tablodaki her renk, her bir fırça darbesi sanatçının verdiği duyguları taşır. Sanat insanları bir koltuğa oturtup uzun bir yolculuğa çıkartır. Tıpkı şairin kelimeleri dans ettirmesi gibi, her sanat eseri hayatın içindendir. Bir mozaiğin insanın ruhunda bıraktığı iz, bir tablonun insanda uyandırdığı duygu bizi bambaşka bir yere taşır. Sanatın dokunduğu her şey güzelleşir. Sanatın âdeta sihirli bir değneği vardır. Sanat olan yer bambaşka bir diyardır. İnsan sanatla hayatın derin anlamlarını keşfeder.

TASVİR

Evde otururken aklıma geldi yaprakları hışırdayan ağaçlar, parlayan kumlar ve hırçın dalgalar. Sonra aklıma geldi rüzgarın o sert esintisi. Ne güzel gözükürdü sahildeki ev, çatısından sarmaşıklar o çiçekli balkonundan denizi izlemek başka bir keyifti.