Kayıtlar

TASVİR

 Gün batarken gökyüzü turuncu ve mor renklere büründü. Hafif bir rüzgar denizde dalgalar yaratıyor, her biri güneşin ışığıyla parlıyordu. Sahildeki kumlar ayakları nazikçe karşılıyordu. Martılar uzakta süzülürken, etraf tamamen sessizdi, sanki zaman durmuştu.

Kışın Soğuğu

 Kaybolan yapraklar çok yanlız Bulutlar yağmur yardırmakta Bitkiler kaçmak istiyor ama kapı kapalı Dereler buz gibi akıyor Bulut sessizliği bozup yağdırıyor sonrasında Yağan yağmur aynı acılarım gibi

ŞİİR

  Rüzgârda savrulan bir yaprak gibiyim, Her adımda geçmişim sessizce yankılanır. Zaman, anıları bir iğne gibi işler kalbime, Ve yıldızlar ağıt yakar gece boyunca. Belki bir gün güneş doğar içime, Ama şimdilik gölgelerdeyim, kırılgan ve y alnız.

TOZLANMIŞ ANILAR

 Yalnızım, güzün rüzgârında kaybolan yapraklar kadar, Unutmak ne mümkün, içimde kırık dökük acılar yatar. Bir anlık bırakırım giderler diye, Tozlanmış anılarım, sessizce içeri süzülen bir nehir gibi akar. O kadar yoğundur ki sessizliğim, Bulutları yeryüzüne düşürür. Bir gün gelir de belki beni düşünür, Yağmur yağdırmaya başlarlar. Daha güzün açtığı savaş bitmemişken Kışı beklemeyemeyen anılar, taze acılarımı Birer birer soğutmaya, yavaşça dondurmaya başlarlar.

TASVİR

 Gün batarken gökyüzü, turuncu ve pembenin yumuşak tonlarıyla boyanmıştı. Güneş, denizin üzerine altın ışıklar saçarak yavaşça kayboluyordu. Dalgalanan su, ışıkları yansıtarak birer parıltı gibi kıpırdıyordu. Kıyıdaki kayalar, kırmızımsı bir parıltıya bürünmüş, etrafı saran hafif rüzgarın sesiyle birleşerek huzurlu bir melodi oluşturuyordu. Her şey, o anın büyüsüne kapılmış gibi sessiz ve dingindi.

TASVİR

Gece, kar taneleri usulca düşerken, yolun üzerini bembeyaz bir örtü kaplıyordu. Havanın soğukluğuyla birlikte sessizlik hakimdi; sadece karın yumuşakça yere çarpan sesi duyulmaktaydı. Işıklar, karla kaplanmış yolu yansıtarak parıldıyordu. Her şey donmuş gibi, zamanı durdurmuş bir dünyada yürümek, huzurlu ama gizemli bir hissiyat bırakıyor. Kar, geceyi sarmıştı.

Orman

 Orman, gökyüzünün sararmış ışıklarını nazikçe süzüp yere düşüren, yaşlı ağaçların arasında saklı bir dünyadır. Her adımda, toprağın derinliklerinden yükselen taze toprak kokusu burna gelir, nemli yaprakların üzerinde ince ince gezinen sabah sisinin buğusu havada kaybolur. Dev ağaçlar, kökleriyle toprağa sıkıca tutunmuş, dalları ise gökyüzüne doğru uzanmış, adeta gölgelik bir örtü gibi her tarafı sarar. Işıksız alanlarda, yalnızca aralardan süzülen birkaç ışık huzmesi, ormanın karanlık kalbinde parıldar. Yerde, yumuşak yosunlar ve kırmızımsı yapraklar, her adımda hafifçe hışırdar. Kafes gibi örülmüş sarmaşıklar, ağaçların gövdelerini sarar ve bu yeşil halı, ormanın derinliklerine doğru uzanır. Kuşlar, ağaçların en yüksek dallarında şarkılar söylerken, ince ince uçuşan kelebekler, arada sırada nehir gibi akan bir rüzgarla savrulur. Ormanın derinliklerinde bir huzur vardır, burada her şey birbirine bağlıdır. Yaprakların hışırtısı, rüzgarın ağaçlarla konuşması, yaprak döken ağaçların ...